KANSERLER

Organizmanın temel birimi olan bu hücreler belirli bir hızda ve kontrol altında çoğalırlar.Öte yandan yaşlanan hücrelerde belirli bir hızda yıkılmaktadırlar. Kanser en kısa tanımı ile hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalmaları demektir  Anormal şekilde çoğalmaya başlayan bu hücreler bulundukları yerdeki doku ve organları işgal edecek hatta daha uzaktaki organları işgal edecek ve işgal ettiği bu bölümlerin görevlerini engelleyecektir.  

Kanserler köken aldıkları doku ve organlara göre isimlendirilirler. Belirti, bulgu ve tedavileri de kanserin cinsine göre değişmektedir. En sık görülen kanser türleri ise deri, akciğer, meme, sindirim ve üreme sistemlerinden kaynaklanan kanserlerdir.

Erken tanı ve tedavi ile kanserli hastalarda önemli oranda iyileşme mümkün olabilmektedir. Bu nedenlerle periyodik sağlık kontrolleri yaptırılmalı, kanser belirtisi olabilecek şikayetleri olan insanlar en kısa zamanda hekime başvurmalıdır.

KANSERİN NEDENLER

  1. İyonize Radyasyon: Başta lösemiler ve epitelyal kanserler olmak üzere iyonize radyasyonun çeşitli kanserlere yol açtığı Ja ponya’ya atılan atom bombasına maruz kalanlarda, ankilozan spondilit hastalığı nedeni ile radyasyon verilenlerde ve diğer çeşitli nedenlerle radyasyon alanlarda gösterilmiştir. Burada rad yasyonun dozu önemlidir. Lösemiler en sık, atom bombasının atılmasından 6-8 yıl sonra ortaya çıkmıştır.
  2. Ultraviyole ışınları: Açık havada çalışanlar, deri rengi açık insanlar ve kontrolsüz şekilde güneş ışığına maruz kalanlarda deri kanserleri daha sık görülmektedir.
  3. Hava kirliliği: Hava kirliliğinin tek başına veya sigara İçilmesi ile birlikte akciğer kanserlerinin yaklaşık %10’unda rol oynadığı bilinmektedir.
  4. Kimyasal karsinojenler: Çeşitli mesleklerde çalışan in sanların katran ve kömürün yanma ürünleri, benzen, naftilaminler, asbest, vinil klorür, krom vb. maddelerle temaslarının kanser oluşumuna yol açtığı bilinmektedir. Örnek verilecek olur sa boya sanayiinde çalışanlarda mesane kanserleri, plastik sa nayiinde çalışanlarda karaciğer kanserleri, katranla uğraşanlarda deri kanserleri, asbestle karşılaşanlarda mezotelyoma görülmektedir. Mesleki nedenlere bağlı kanserlerin tüm kan serlerin %4 kadarını oluşturduğu sanılmaktadır. Ayrıca kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar, organ nakillerinden sonra kul lanılan bağışıklık sistemini baskılayan ilaçların da kanser oluşturucu etkileri vardır.
  5. Beslenme faktörleri: Sindirim sistemi kanserleri belirli beslenme alışkanlıkları ile ilişkilidir. Bu nedenle düşük yağ ve yüksek lif içeren beslenme programları tavsiye edilmektedir. Ayrıca karsinojen olduğu bilinen katkı maddelerinden de kaçınılmalıdır. Beslenme ve kanser ilişkisi bu kitapta ayrı bir bölümde daha ayrıntılı anlatılmıştır.
  6. Sigara: Sigara ile akciğer kanserinin ilişkisi kesin olarak kanıtlanmış olup, sigara ayrıca larenks, ağız boşluğu, yutak, me sane ve pankreas kanserleri riskini de arttırmaktadır. Sigara ve kanser konusu da ayrı bir bölümde anlatılmıştır.
  7. Alkol: Çok miktarda ve uzun süreli alkol alımı ağız, yutak, gırtlak ve yemek borusu kanserleri riskini arttırmaktadır. Çok alkol içenlerin genellikle aynı zamanda sigara da içiyor olması bu kişilerde kanser tehlikesini kat kat arttırmaktadır.
  8. Viruslar: Bilinen en küçük mikroorganizmalar olan virüsler insanlarda çeşitli bulaşıcı hastalıklara yol açarlar. Bazı virüslerin deney hayvanlarında kansere yol açtığı gösterilmiştir. İnsanlarda da bazı virüslerin kanserle ilişkili olduğu bilinmektedir. Örnek olarak Hepatit-B virüsünün karaciğer kanseri ile, Ebstein-Barr virüsünün Burkitt lenfoma ile ilişkili olduğu bilinmektedir.
  9. Genetik faktörler: Kanser tek başına genetik bir hastalık değildir. Ancak çocuklarda görülen bir göz kanseri olan retinoblastom gibi bazı kanser türlerinde ailevi geçiş görülmektedir. Kendisi kanser olmayan bazı ailevi hastalıklarda da kanser 19 gelişmektedir. Kalın barsakta poliplerle giden ailevi hastalık buna örnek olarak verilebilir. Bazı ailelerde ise, hiç bir ailevi geçiş olmadığı halde bazı kanserler daha sık görülür

KANSERİN BELİRTİLERİ

kanserhucreKanserin belirtileri çok çeşitlidir. Öncelikle hastalığın bulunduğu organa ve vücuttaki yayılım derecesine göre değişiklikler gösterir. Örneğin kalınbarsak kanserlerinde dışkılara alışkanlıklarında değişiklikler olup kabızlık, ağrı, kanama gibi belirtiler çıkarken, idrar yolları kanserlerinde idrar yapmada güçlük, ağrı, idrardan kan gelmesi, akciğer kanserinde göğüs ağrısı, kanlı balgam, öksürük gibi belirtiler olabilir.

Ayrıca aynı hastalık kişiden kişiye değişiklikler de gösterebilir. Kimi zaman da hastanın hiç yakınması yok iken kontrol muayenelerinde tesadüfen bulunur. Aslında her bireyin periyodik olarak kontrol muayenelerini yaptırması gereklidir. Kanser belirtilerinin çeşitliliğine rağmen, aşağıda üzerinde önemle durulması gereken ve doktora başvurmayı gerektiren belli başlı belirtiler verilmiştir.

  1. Vücudun herhangi bir yerinde şişlik: Vücudun herhangi bir bölgesinde ortaya çıkan şişlikler kişileri uyarmalıdır. Bunlar memede şişlik, boyunda, koltuk altında, kasıklarda bezelerde şişlik, karında ele gelen şişlikler olabilir. Böyle bir şişliğin varlığı mutlaka kanser anlamına gelmez, iltihabı hastalıklar ve diğer bazı hastalıklarda da benzer şişlikler olabilir. Ancak şüphelenilip de erkenden kanser tanısı konabilirse tedavi ve iyileşme şansı çok yüksek olacaktır. Örneğin meme kanseri vakalarının büyük kısmı memede ağrısız şişlik yakınması ile doktora başvururlar. Erken tanı ile de iyileşme şansı çok yüksektir.
  2. İyileşmeyen veya iyileşmesi geciken yara: Özellikle de- 21 ride, dudakta, ağız ve makat bölgesinde olmak üzere vücudun herhangi bir bölgesinde iyileşmeyen yaralar kanser yönünden kişiyi uyarmalıdır.
  3. Ben ve siğillerdeki değişiklik: İnsanlarda çok yaygın ola rak rastlanan ben ve siğillerin çoğu zararsızdır. Ancak bunlarda ortaya çıkabilecek olan hızlı büyüme, renk değişiklikleri, üzerinde yaraların açılması gibi değişiklikler de mutlaka bir hekime danışılmalıdır.
  4. Olağan dışı kanama: Değişik bölgelerden olan kanamalar kanser açısından uyarıcı olmalıdırlar. Örneğin yıllardan beri si gara içen bir bireyin balgamında kan görülmesi başka bir nedene bağlı olabileceği gibi akciğer kanserine de bağlı olabilir. Kalın bar sak kanserlerinde en erken ve başta gelen belirtilerden birisi dışkıda kan olmasıdır. Aynı şekilde idrar yolları kanserlerinde de idrarda kanama görülür. Adetten kesileli yıllar olmuş bir kadında tekrar kanamaların başlaması da kanser açısından uyarıcı olmalıdır. Böyle bir kanama varlığında kişinin vakit geçirmeden ilgili hekime başvurması gerekmektedir.
  5. Yutma güçlüğü: Yemek borusu kanserlerinde sık rastlanan bir belirtidir.
  6. Sürekli öksürük ve ses kısıklığı: Ses kısıklığı gırtlak (Larenks) kanserinin erken bir belirtisi olabilir. Özellikle uzun süreden beri sigara içen bireylerde daha da uyarıcı olmalıdır. İltihabi hastalıklarda da ses kısıklığı olabilir. Ancak gırtlak kan seri erken tanınırsa tedavi şansı da yüksek olacağından mutlaka kulak-burun-boğaz uzmanına başvurulmalıdır. Uzun süreli düzelmeyen öksürüklerde akciğer kanseri de akılda tutulmalıdır.
  7. İdrar ve dışkılama alışkanlıklarında değişiklik: Kalın bar sak kanserinde hastalar bazen kabız, bazen ishal, bazen de hem kabız hem ishal olmaktan yakınırlar. Birlikte ağrı ve kan varlığı da kalın barsak kanserini akla getirmelidir. İdrar yollan kan serlerinde ise idrar güçlükleri ortaya çıkabilir. Şüphesiz bu belirtiler her zaman kanser demek değildir. Ancak bunları kendisinde farkeden bir kimsenin derhal bir doktora başvurması gerekmektedir.

KANSER TEDAVİSİ

Kanser halk arasında tedavisi olmayan amansız bir hastalık olarak bilinmektedir. Hastalığın çaresi olmayan bir hastalık olarak görülmesi tanıda gecikmelere yol açmakta, bu da tedaviyi güçleştirmektedir. Ayrıca insanlar kanserin çaresiz bir hastalık olduğunu düşünerek bilimsel olmayan, gerçek tıbbi tedavinin gecikmesine yol açan ve oyalayan, hatta boş yere para harcanmasına yol açan yöntemleri tedavi olarak kullanma eğiliminde bile olabilirler. Oysa kanser, tedavisi mümkün bir hastalıklar grubudur. Daha önce de anlatıldığı gibi kanser sadece tek bir hastalık değildir, değişik cinsleri vardır ve değişik organları tutabilir.

Elbetteki kanserin bazı türlerinde tedavi güçtür, ancak bir çok kanser türünde tedavi mümkündür. Kanser tedavisinde başarı kanserin cinsi, yaygınlığı ve tedavinin düzenliliğine bağlıdır. Düzenli olmayan bir tedavi en iyi kanser türlerinde bile başarısızlıkla sonuçlanır. Kanser tedavisi tek bir hekim tarafından değil, konu ile ilgili uzmanlardan oluşan bir ekip tarafından yapılır. Bu ekipte onkolog, radyoterapist, cerrah ve patolog bulunmalıdır.

Kanser tedavisinde kullanılan başlıca yöntemler cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve immünoterapidir. Birçok durumda hastalığın cinsi ve yaygınlığına göre bu yöntemler birlikte kullanılırlar. Bu yöntemler aşağıda verilmiştir.

  1. Cerrahi Eski zamanlardan beri kullanılan bir yöntemdir. Bugün kan- 27 serden iyileşen hastaların büyük kısmında (%75-80) ilk tedavi olarak yerini korumaktadır. Cerrahi, kanserde değişik amaçlarla kullanılmaktadır. Bunlar tanısal cerrahi, önleyici cerrahi, küratif (radikal) cerrahi ve palyatif cerrahidir. Tanısal cerrahide kanserin kesin tanısı için kanserli dokudan örnek alınır. Burada kanserin cinsi ve yaygınlığına göre hastalığın bulunduğu bölgeden ya sadece biyopsi alınır ya da kanserli dokunun tümü çıkartılır. Önleyici cerrahi ‘kanser öncesi lezyonlar” olarak bilinen ve kendisi kanser olmadığı halde mutlaka kansere dönüşeceği bilinen dokuların çıkarılmasıdır. Örneğin kalın barsaktaki poliplerin kansere dönüşme riski çok yüksek olduğundan mutlaka çıkarılmalıdır. Küratif cerrahi ise kanserli dokunun ve yayılma olasılığının yüksek olduğu komşu bölgelerin çıkarılmasıdır. Kanser cerrahisinde istenen de esasında budur. Ancak birçok kanser türünde, kanserli dokular ameliyatla tamamen çıkarıldığı halde gösterilemeyen mikroskopik yayılımlar söz konusudur. Bu nedenle ilaç tedavisi ve radyoterapi de çoğu zaman cerrahiye ek olarak gereklidir. Erken dönemde tanı konulan hastalarda hastalık yayılmadan yakalandığı için başarı şansı çok yüksek olacaktır. Erken dönemde tanı konmuş olan meme, rahim, barsak, mide, mesane, prostat kanserlerinde, çocuklardaki böbrek kanserlerinde cerrahi yaklaşım başanlı sonuçlar vermektedir. Kadınlarda rahim kanserlerinde erken tanı ve cerrahi ile büyük gelişmeler olmuştur. Palyatif cerrahi, ilerlemiş kanser vakalarında hastalığın acil sorun yaratan bazı bulgularını düzeltmek, önlemek, yaşamı uzatmak amacı ile yapılır. Örnek olarak, barsak kanserlerinde barsak tıkanmalarını gidermek, kanamaları durdurmak, solunum yollarında hava alıp vermeyi engelleyen tıkanıklıkları açmak gibi ameliyatlar yapılabilir. Son yıllarda teknik alandaki gelişmeler ve ameliyat sonrası bakımmdaki gelişmelerle ameliyata bağlı ölümler ve ameliyat sonrası komplikasyonlar çok az düzeye indirilebilmiştir. Bu nedenle 28 bu tür ameliyatların uzman bir hastanede, yeterli bilgi ve donanıma sahip uzman ekiplerce yapılması gereklidir. Özellikle ülkemizde, unutulmamalıdır ki, sadece cerrahi, bir çok kanser türünde yeterli olmamakta, diğer tedavilerin de eklenmesini gerektirmektedir.
  2. Radyoterapi Radyasyon tedavisi kanser tedavisinde X-ışmları, gamma ışınları, elektronlar gibi iyonize ışınların kullanılmasıdır. Bu ışınlar kanserli hücreyi tahrip ederek etki etmektedirler. Ancak bazı kanser cinsleri radyoterapiye duyarlı iken bazıları da dirençli olabilmektedir. Radyoterapide, cerrahi gibi radikal ve palyatif amaçlarla kullanılmaktadır. Radikal radyoterapiye örnek olarak bazı erken dönem beze kanserleri, beyin tümörlerinde cerrahiden sonra radyoterapi uygulanması, rahim ağzı kanserleri gibi kanserler verilebilir. Palyatif radyoterapi ameliyat şansını yitirmiş hastalarda, ameliyat riski yüksek hastalarda kanama, ağrı, organ tıkanıklıkları gibi durumları düzeltmek amacı ile yapılır. Radyoterapide kullanılan ışınlar geliştirilen özel aletler aracılığı ile uygulanırlar. Günümüzde radyoterapide kullanılan çok gelişmiş cihazlar vardır. Lineer akseleratör, betatron gibi araçlarla yüksek enerjili ışınlar elde edilebilmektedir. Kobalt-60 tedavi üniteleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Hastaların radyasyonun yan etkilerinden korunması için her kanser türünde ayrı ayrı tedavi planlamaları yapılmaktadır. Bazı kanser türlerinde radyoaktif iyot gibi radyoizotoplardan yararlanılmaktadır. Ayrıca brakiterapi denilen metot ile sadece kanserli bölgeye radyoterapi uygulanması, son yıllarda giderek daha yaygın kullanılmaya başlamıştır. Böylece sağlam dokuların radyasyonun yan etkilerinden korunması da amaçlanmıştır.
  3. Kemoterapi Kanser konusunda yıllardır yapılmış olan çalışmalar, kanserin lokal tedavisi (sadece cerrahi ve/veya radyoterapi ile kanserin bulunduğu yerin tedavisi), başlangıçta saptanmamış olsa bile daha sonra uzun yayılımların gelişmesi nedeni ile vakaların %50’sinden fazlasında başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Cerrahi 29 ve radyoterapi sadece erken tanı konan, vücuda yayılım göstermeyen kanserlerde tek başına etkili olabilir. Bu nedenlerle geçmiş yıllarda cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi arasındaki re kabet şimdi faydalı ve etkili bir işbirliğine dönüşmüştür. ‘ – Kemoterapi kanserin ilaçla tedavisi demektir. Kanser kemoterapisi yerleşmiş bir tedavi yöntemidir. 1940larda mustard gazının kan hücrelerine etki ettiğinin gözlenmesi ile başlayan kemoterapi bugün çok yaygın olup, halen kullanılan 50’den fazla kanser ilacı mevcuttur. Kemoterapi sistemik bir tedavidir; sadece hastalığın başladığı yere değil, uzak bölgelere yayılmış olan, saptanmış veya saptanamayan tüm kanserli hücrelere etki eder. Bu amaçlarla kullanılan ilaçlar içinde çeşitli kimyasal maddeler, alkaloidler, antibiyotikler ve bazı hormonlar vardır. Bugün bir çok kanser türünde kemoterapi kullanılmaktadır. Meme kanseri, Burkitt lenfoma, Wilms tümörü, kan kanserleri, testis kanserleri, Hodgkin hastalığı, retinoblastom gibi kanser türleri kemoterapinin değerinin kanıtlandığı kanser türlerine örnek olarak verilebilir. Özellikle çocukluk çağı kanserlerinin büyük çoğunluğu artık tedavi edilebilir hastalık olarak kabul edilmektedir. Yakın yıllarda bu konuda çok daha iyi sonuçlar beklenmektedir. Kemoterapide kullanılan ilaçlar kanser hücrelerinin çoğalmalarını durdurmakta ve yok etmektedir. Ancak bu ilaçlar vücuttaki normal hücrelere de etki edebilir ve ciddi yan etkilere yol açabilirler. Bu nedenle ancak bu konuda eğitim görmüş onkologlarca ve uzman hastanelerce kullanılmalıdırlar. Bu etkilerin başlıcaları bulantı, kusma, saç dökülmesi, kemik iliğinin baskılanması ve akyuvar sayısında düşmeler olmasıdır. Bu yan etkilerin çoğu geçicidir ve kolaylıkla kontrol altına alınabilirler. Bazı etkiler ise kalıcı olabilir; bunlar kalbe, akciğerlere, üreme sistemine olan etkilerdir. Uzun süre kemoterapi alanlarda kısırlık görülebilir. Hastalar veya hasta sahiplerinin bu ilaçları iyi geldi diyerek kendi kendine yaptırtmaları ya da bu ilaç yaramıyor diyerek ilaçlarını kullanmamaları sık yapılan hatalardır. Kemoterapötikler mutlaka hekim ile işbirliği içinde kullanılmalıdır. Tüm tedavilerin başarılması büyük ölçüde insan ilişkilerine 30 bağlıdır. Tedavi uzun süreli ve zahmetli bir tedavidir. Hastalar tedavileri tamamlanıp iyüeşseler bile kontrol muayeneleri devam etmek zorundadır. Ancak unutulmamalıdır ki, tıpta tüm tedavilerin başarısı düzenli uygulanmasına bağlıdır.
  4. Diğer tedavi yöntemleri a. İmmünoterapi: Vücudun bağışıklık sistemini uyarmanın kanser tedavisinde etkili olabileceği yolunda kanıtlar vardır. Bağışıklık sistemini bozan çeşitli hastalıklarda daha sık kanser görülmesi de immünoterapinin etkili olacağını düşündürmek tedir. Bu amaçlarla BCG aşısı gibi bağışıklık sistemim uyaranlar, interlökin, interferon gibi biyolojik moleküller kullanılmaktadır. Fakat klinik uygulamalar bu konuda daha çok çalışma yapılmasının gerektiğini göstermiştir. b. Hormon tedavisi: Hormona bağımlı olarak gelişen bazı tümörlerde örneğin meme ve prostat kanseri gibi kanserlerde özel bazı hormonlar tedavi amacı ile kullanılmaktadır. c. Lazer tedavisi: Tıpta daha yaygın olarak kullanılmaya başlamıştır. Ameliyatlarda yararlı olabilmektedir. Ancak kan serde henüz yaygın olarak kullanılmamaktadır. Bazı durumlarda beyin tümörlerinde, gırtlak kanserlerinde kullanılmaktadır. Kanser tedavisi mümkün olan bir hastalık olmasına karşın, toplumda daima ölümü akla getiren ürkütücü bir hastalık olarak görülmekte ve tedavisi imkansız diye düşünülmektedir. Yardıma ve desteğe ihtiyacı olan insanların bu duyguları doktor olmayan bazı kişilerce suistimal edilmekte, bilimsel olmayan tedaviler ileri sürülmekte, fırsat buldukları zaman yasal boşluklardan bile yararlanmakta, maddi çıkar sağlamaktadırlar. Hatta kimi zaman konunun uzmanı olmayan hekimler bile kanseri tedavi ettiklerini ileri sürerek ortaya çıkmaktadırlar. Bütün bunlar hastanın hem maddi yükünü artırmakta, hem de tıbbi tedavinin boşuboşuna gecikmesine yol açmaktadır. Tıbbi tedavi ile iyileşme şansı olan hastaların bu şekilde geç kalarak iyileşme şanslarını yitirdikleri bile görülmüştür. Bu konularda öncelikle halka olmak üzere devlete, sağlık kuruluşlarına, gönüllü kanser kuruluşlarına, televizyon, radyo ve yazılı basına önemli görevler düşmektedir. Üniversitelerimizde kanser konusunda hizmet veren Onkoloji  bölümleri vardır. Ayrıca Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu gibi gönüllü kuruluşlar da kanser savaşına katkıda bulunmak amacıyla çalışmalarını yürütmektedirler. Gereği halinde bu kuruluşlara başvurulabilir.

KANSERDEN KORUNMA

Kanser oluşmasında bireyin genetik yapısının rolü olduğu biliniyorsa da tüm kanserlerin %70-80’inde sebebinin çevresel faktörler olduğu tahmin edilmektedir. Kanser oluşumunda kanserleşmeyi başlatıcı ve devam ettirici faktörler bilinmektedir. Bu açıdan bilinen kanser yapıcı maddelere karşı alınan tedbirler yararlı olabilir. Tüm kanserlerin gelişmesinde %70-80 oranında çevresel faktörlerin rolü olduğu kabul edilirse, bu faktörlerle temasın önlenmesi ile kanser sıklığında bir azalma beklenebilir. Bu şekilde kanser yapıcı etkileri bilinen maddelerden korunmayı hedefleyen çalışmalara “birincil korunma” denilmektedir. Diğer bir yöntem ise kanserin erken tanısına yönelik çalışmalarla, çok erken dönemde kanser tanısı koyarak erken ve etkin tedavi yollarının uygulanmasıdır. Bu da “ikincil korunma” olarak isimlendirilmektedir. Birincil korunma Temasının önlenmesi ile kanser gelişmesinin azaltılabileceği bilinen başlıca maddeler şunlardır:

  1. Tütün ve tütün ürünleri: Tüm kanser ölümlerinin %30-40 kadarı sigara ile ilgili olduğuna göre sigara içilmesinin önlenmesi, tüm kanserlerin tedavisine yönelik çalışmalardan daha çok yarar sağlayacaktır. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sigara ve kanser bölümünde verilmiştir.
  2. Alkol: Uzun süre fazla miktarda alkol alanlarda ağız, yemek borusu, karaciğer kanserleri daha sık görülmektedir. Fazla alkol 33 alınması tüm kanser ölümlerinin yaklaşık %5’inden sorumlu tutulmaktadır. Özellikle sigara ile birlikte kullanıldığında bu etki çok daha belirgin olmaktadır. Bu nedenle alkol kullanımının engellenmesi kanser sıklığını azaltacaktır.
  3. Güneş ışığı: Daha öncede belirtildiği gibi özellikle açık ha vada çalışan, açık renk derili insanlarda daha belirgin olmak üzere aşırı derecede güneş ışığına maruz kalanlarda deri kan serleri daha sık görülmektedir. Bu nedenle aşırı güneş ışığından kaçınmak, böyle insanların periyodik kontrollerini yapmak deri kanserlerinin önlenmesi açısından yararlı olacaktır.
  4. Mesleki temas: Meslekleri nedeni ile kanser yapıcı mad delere maruz kalan kişilerde kanserden korunmak için böyle işyerlerinde hangi maddelerin yasaklanacağının bilinmesi, ko runmaya yönelik önlemlerin alınması, eğitsel ve hukuksal düzenlemeler yapılması gereklidir. Bu işyerlerinde çalışan kişilerin periyodik olarak kontrolleri de yararlı olacaktır. Kanser ölümlerinin %4 kadarının mesleki faktörlerle olduğu tahmin edil mektedir. En iyi bilinenleri katran, asbest, vinil klorür ve boya sanayinde kullanılan bazı maddelerdir. Meslekleri nedeni ile rad yasyona maruz kalan röntgen doktorları, radyoterapistler, nükleer tıp uzmanları gibi kişilerinde aldıkları radyasyon dozunu sık sık kontrol ettirmeleri gereklidir.
  5. Beslenme: Kanserden korunmada şişmanlığın önlenmesi, yağ alımının azaltılması, meyve ve sebze gibi posalı ve bol lifli be sinlerin yenilmesi, A ve C vitamininden zengin gıdaların alınması, tuzlu, nitritli ve salamura yiyeceklerin azaltılması tavsiye edil mektedir. Beslenme ve kanser konusu bu kitapta ayrı bir bölüm olarak ele alınmıştır.
  6. İkincil Korunma Herhangi bir şikayeti olmayan insanlarda kanserin belirtileri olmadığı halde bazı testler yapılarak belirtilerin çıkmasından 2 yıl kadar daha erken kanser tanısı koymak mümkün olmaktadır. Son yıllarda kitle tarama ve erken tanı yöntemlerinde önemli gelişmeler olmuştur. Meme kanserinde kadınların kendi memelerini periyodik olarak kontrolleri, mammografi denilen radyolojik metotla kontrol edilmeleri, kadınlarda rahim kanserlerinde rahim ağzından alman sürüntü örneklerinin incelenmesi ile rahim kanserinin erken tanısı mümkün olmakta, erken tanı arttıkça tedavi şansıda artmaktadır. Muayene ve mammografi yöntemleri ile meme kanserine bağlı ölümler % 30 kadar azaltılabilmektedir. Çocuklarda az miktarda idrar incelemesi ile nöroblastom denilen kanserin tanısı erkenden konmakta, böylece geç tanı konduğu zaman tedavisi çok güç olan bu hastalığa karşı önemli başarılar elde edilmektedir. Bunlardan başka karaciğer kanserlerinin Hepatit-B denilen mikrobik sarılık ile ilişkisi olduğundan yüksek risk altındaki kişilere hepatit aşısı da tavsiye edilmektedir. Kanserin sebebinin çok iyi anlaşılamadığı bir gerçektir. Bu nedenle özellikle sebebe ilişkin hiç bir faktörün bilinmediği durumlarda sebepten korunma olamayacağından erken tanı daha da önem kazanmakta, “Erken tanı hayat kurtarır” sloganları yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle kanser tedavisi imkansız olan bir hastalık olarak görülmemeli, şüphelenilen durumlarda derhal hekime başvurulmalıdır. Son olarak da Amerikan Kanser Cemiyeti’nin, kanserin belirti vermediği dönemde erken tanısı için bazı kanser cinslerindeki önerileri aşağıda verilmiştir.

 

 


KAYNAKLAR

Kanser konusunda genel bilgiler Sağlık Bakanlığı yayınları